25 Kasım 2010 Perşembe

Minik şeyler bütün dengemi tersine çeviriyor

küçük şeylerle mutlu olmanın tadı bambaşka. Bugün hafif canım sıkkındı iş yerinde, 24 yaşında hala arkadaş/insan ilişkilerinde şaşılacak bir şeyler bulabiliyordum, sevgilimle uzaklık sorunu bizi geriyordu, işyerindeki tipin birine inanılmaz kıldım derken akşama doğru suratım düştü, keyifsizleştim, kimselerin alışık olmadığı o somurtkan şirin halime büründüm.

Gözlerim doldu bir ara derin düşüncelere kendimi kaptırmışken, masabaşı işi bu, ağlamak olmaz diye ayaklandım, lavaboya gittim, azcık soluklandım, sinirimi/üzüntümü boşalttım masama döndüm.

Bilgisayar klavyeme sıkıştırılmış bir kağıt ilişti gözüme, üzerinde benim söylemimle "öptüm kib bye" yazıyordu. Gülümsedim, arkasından kahkahalarım yükseldi, kimin yazdığını bildiğimden hemen dahilisini tuşladım, 225. Hiçbi kelime çıkmadı ağzımdan, gülmeye devam ettim. Adını niye yazmadın dedim, benden başka yazan mı var dedi, yok da tanırdım dedim, şimdi de tanıdın akıllısın ya dedi, neden bilmem onun akıllı demesi hoşuma gidiyor, sanki kimseye demeyen tiplerden biriymiş gibi, hani aptallığa asla tahammülü olmayıp, herkesi aptal gören biriymiş gibi. Karşılıklı gülüştük, kötü bi zamanda iyi bi yazıydı dedim, her zaman dedi, tam telefonu kapatacakken abi tavsiyesini de verdi "ekranını açık bırakıp gitme bi' daha" olur dedim, sonra eşanlı öptüm kib bay diyerek kapadık telefonu.

Boktan bi anın ortasında küçücük bi hamleydi yaptığı, bilmedendi ama günün bi kısmını aydınlatmaya yetti.

Hayatlarımızdan teğet geçenler, bazen büyük şeyler yapabiliyorlar bizim için..tam merkezdekilerin hiçbişi yapmadığı zamanların aksine..