19 Nisan 2011 Salı

#165

onu tanıdığımda ufacıktım, 12 yaşında filandım sanırım, o da 10du. ne birlikte büyüdük, ne de hep bi aradaydı diyebildik. hangi ara ondaki cevheri keşfettim, kardeş yerine koydum, uzakta olsa da hep yanımda hissettim bilmiyorum ama olmuş işte. uzun zaman sonra saatlerce konuşup telefonu kapatınca arkasından "iyi ki var" diyecek kadar olmuş. onun her kararına destek olacağımı bilecek kadar, onu gerçekten anlayıp dinleyecek kadar...

bambaşka biri o, çok kıymetli. en yakın arkadaşım diyemeyecek kadar kalıplara sığmayan, cümleleri bırak paragrafların dar geldiği hatun kişi o. kendini bilir, beni bilir, doymaz, doyumsuzdur, ama candır. parçalı bulutlu erkek, güneşli dişidir. yaz çocuğudur, çocuktur, amansızca olgun delidoludur.

kahkahanın tebessümün sermayesi onda tükenmez, annesine çekmiştir. beni örnek alsa da benden bin kat daha iyidir. ileriyi gördüğüm, harbiden sevdiğimdir.

ayrım çok ötedir.

9 Nisan 2011 Cumartesi

#164

bazen öyle anlar oluyor ki en yakının kim bilemiyorsun. aile illa ki yakındır derken, seni üzenin onlar olduğunu görüyorsun. bazen de keriz yerine konduğunu, canın acıyor da hiç çaktıramıyorsun.

bazen, en yakınımdır dediğin, neden en uzak çıkıyor?

#163

eve taşınalı uzunca bir zaman oldu, misafirler ağırlandı, ev hediyeleri geldi gitti derken hep araya bir şeyler girip de ağırlayamadığım iki muhteremi kahvaltıya alıverdim bugün. dodo & gülş, sabah kahvaltısında şenlendirdiler evimizi.

ilk önce dodo geldi, kurtuluştan getirdiği çikolatalı şahane croissant ve 4 renkli aynı cins çiçekleriyle sonrasında da gülş.

sabah kahvaltısı öğlen yemeğini ve günün geri kalan öğünlerini solladı, sonrasında herkes evine. onları koşuyolundaki şahane pastane cevizağacı ile tanıştırdım, bayıldıklarını düşünüyorum. işyerine eve çılgınca sipariş verdiğim yetmiyor gibi, arada bir de uğruyorum öylesi şahane bir yer görmediğimi, öylesi güzel bir kazandibi yemediğimi rahatlıkla itiraf edebilirim.

spor salonuna yazılalı tam 6 gün oldu, pazartesi kaydolup salı çarşamba sadece kardiyo için gittim, bugün de kardiyo üzerine sauna ve buhara girerek günü noktaladım. sporla hiç mi hiç arası olan biri değilim, ama insanın en yakın arkadaşı 10 eylülde evlenecek olunca, kafasına saks mavisi/ yeşil mini straplez bir elbise giymeyi koyunca en yapmam dediği şeyi bile yapıp spor salonuna üye oluveriyor.

yarın sabaha da türkübal ile pek tatlı sevdiceği geliyorlar kahvaltıya, sonrasında kendi sevdiceğim geliyor iki hafta sonra yanıbaşıma. özlemek tuhaf bir hal alıyor bazen, daha çok şımarıyor, en küçücük olaydan hır çıkaran bir edepsize dönüyorum ama en güzeli, benim o halimle bile sevdiğini bilmek.

özlemesi bile güzel bi' sevdicek varmış gerçekten.. hemen koşsun gelsin, beni pazartesi akşamı işte alıp pıt pıt "rio"ya götürsün, beklentiler gerçek olsun!

6 Nisan 2011 Çarşamba

#162

çok uzun zamandır isteyip de cesaret edemediğim bir makinedir lomolar. uzun hikayesinden bahsetmeye gerek kalmaksızın, fotoğraftan teknik anlamda zerre anlamayan bünyemin talep ettiği yegane analog makinedir.

beymenin internet sitesinde, blender diye bir bölüm var, orada satışa çıkmıştı önceden, almaya niyetlendiğimde beğendiğim model hemencecik bitivermiş sonrasında da diğer modelleri araştırırken onlar da tükenmişti ve böylece lomosuz kalmıştım. neden bilmiyorum beymenin sitesi üzerinden almakta inat etmişliğim var, gittigidiyor.comda tonlarca örneği olmasına rağmen, beymen içlerinde en güveniliri gibi gelmişti.

nitekim bugün şans benden yanaydı, önce trendyol, markafoni, limango, ardından morhipo, markapon diyerek fırsat/online alışveriş sitelerini gezerken beymene uğradım. tekrar lomoların kampanyasının açıldığını görünce pek mesud oldum.

sonucu mu merak ettiniz? tabii ki ben aldıktan hemen sonra tükenmiş bir lomo! ayrıca iş arkadaşıma aldığım 99 yerine 26 lira olmuş fabrika gömlekten veya mini tost makinesinden bahsetmiyorum bile.