İstanbulun hikayelerine de sıra gelecek, ama önce birazcık burada yaşamak lazım.
Şafak da 47 olsun.
İstanbulun hikayelerine de sıra gelecek, ama önce birazcık burada yaşamak lazım.
Şafak da 47 olsun.
Cumartesi sabah erkenden konyaya vardık, binbir aksilikle başlayan günümüz gayet yolunda devam etti, önce evimizin erkeğine kavuştuk, sıcacık havada bir kahvaltı edip, mevlana turu yaptık, hem şaşırdık hem de beğendik. konya sosyetisinin meram'ında cemoyu bulduk ve meşhurlar meşhuru bamya çorbası, etli ekmek, bıçak arası, sacarası, tirit denedik. Konyanın en güzel hali cemoda karşıma çıkan selami şahin oldu. Heyecanlı hallerimi ancak birlikte gittiğimiz arkadaşlarımız tarif eder. Ben ki ilginç bir şekilde çocukluğumdan beri selami şahine hayranken, düğünümde şarkı söylemesini isterken, bir anda konyada onu karşımda bulmak beni şaşırttı. Heyecanım, coşkum bu geziden aldığm keyfi anlatmaya yetmez,
Akşamüstü hızlı trenle ankaraya döndük, yorgunluk gözlerimizden akıyor, yanaklarımız heidi gibi al al olmuş halde kendini gösteriyordu. günün yorgunluğu şen kahkahalarla kendini gösterdi, fotoğraflara baktık ve bibuçuk saat sonra ankaraydık. Kendimizi yemek için arjantine attık. Canım blog arkadaşım papatyayı da otelinden alıp, karman çorman bir arkadaş grubu olarak cafemizde yemek yedik. Yan masada oturan biri olsaydım, bu kadar gürültü yapan kalabalığı şikayet ederdim.
Farklı insanlar olsak da, söz konusu aşk, ilişki, seyahatler olunca hep aynı oluyoruz sanki. Sohbet sohbeti açtı, kadehler yuvarlandı ve biz mutluyduk.
Papatya haftasonu istanbulda olacak, bize yine gezmeler, yine uzun sohbetler var.
Diyorum ya, insan hayatında dostları varsa güzel.
Ah bir de aileyle yapılan o şahane pazar kahvaltıları varsa!
Bu sabah vurduk kendimizi yola, havaalanında geçen hafta kim 500 milyara katılan itü makine mezunu çocuğu ve arkadaşını gördük, çaylarımızı havaalanında yudumlayıp kaan beyin acemi pilotluğu eşliğinde soluğu adana aldık. adanada konaklamak mesele değil, hekimevini ayarlamıştık gelmeden, 3 kişilik oda artı kahvaltı 145 lira, iki günlük araba kiralamamıza da 117 lira verdiğimiz düşünülürse, en çok parayı yemeğe verdiğimiz sonucuna ulaşmak kolay olacaktır.
Odaya yerleştik, balkonda muhteşem bi seyhan manzarası ve yemyeşil orman vardı. hazırlanıp methini çok duyduğumuz kazım büfeye gittik kahvaltı için. Muzlu sütü ve yengeniyle meşhur, ne kadar meşhur olabilir ki derken, denemeden ahkam kesmenin yersizliğine karar verdik. Zaten ekşisözlük entryleri de kazım büfeyi anlatmaya yetiyor. Büfenin bir muzlu süt siparişine yaklaşımı, bir büyük bir de küçük bardak vermek oluyor. İnanılmaz lezzetliydi, alıp evde stoklamak, sonsuza kadar içmek istiyorum diyebilirim. Yengen de şevkiyi filan sollar geçer.
Şimdi tarsusa doğru yoldayız, önce kleopatra kapısını, sonra şelaleyi görüp mersine geçiyoruz.
Bu tatlı güney macerası devam edecek.