aradan bi sene geçivermiş, aile & iş & aşk mutluluk üçgenine dönüvermiş bir senede. değişen çok şey olmuş tabii.. onlardan bahsetmekle gün geçmez, ama yine havalar güzel, yine hisar, yine nar'da kahaltı dedirtiyor insana.
27 Temmuz 2011 Çarşamba
#210
aradan bi sene geçivermiş, aile & iş & aşk mutluluk üçgenine dönüvermiş bir senede. değişen çok şey olmuş tabii.. onlardan bahsetmekle gün geçmez, ama yine havalar güzel, yine hisar, yine nar'da kahaltı dedirtiyor insana.
23 Temmuz 2011 Cumartesi
#209
Hala beyni olmadan adsız adı altında benle uğraşan insanlar olduğuna inanamıyorum. Bu tür ne zaman pes eder acaba?
#208
O değil de zavallı amy winehouse evinde ölü bulunmuş, hızlı yaşa genç öl de huzur içinde uyu yine de amy. Bu kadar şarkı bize yetmedi.
22 Temmuz 2011 Cuma
#207
Tatile doyamadım, annemlere de hiç doyamadım. Bu tatil çok şeyler öğretti bana, çeşme tatili de katmıştı bişeyler.
ayrımın tabiriyle zorunlu akrabalıklarımız var, bencil olan, kötü kalpli insanlardan oluşmuş bir güruh tanısak bile, içlerinde olma zorunluluğumız var, arkamızdan atıp tutan, kendi laflarını sanki bizim ağzımızdan çıkmışçasına utanmadan suçlayıp bizi karalamaya çalışan akrabalarımız var. Tatilde bile bizi büyütecek hikayeler yaşamamız şaşırtıyor beni.
aklımda az da olsa bulunan kötü düşünceleri datçanın türlü koylarında, palamutbükünde, hayıttbükünde, gölün kıyısında, kargı plajında, cennetkoyunda domuzçukurunda bıraktım, marmarise kocaman bi çekirdek aile sevgisi götürüyorum, ordan da istanbula bu sevgiye ilave bir de olmazsa olmaz arkadaş sevgisi ekleyeceğim, sonra sevgili sevgisi, ev arkadaşı sevgisi, iş arkadaşı sevgisi ekleyeceğim.
Kalanları bir kazana atsam, yakmaya elim gitmezdi ama kazanın kapağını tereddütsüz kapardım uzunca bir süreliğine.
Deniz kum güneş, keyifli.
Ah bir de 9 yaşındaki minik onurun dediği gibi "babam seni seviyo be anne"
17 Temmuz 2011 Pazar
#206
Ev güzel, denize pek yakın, datça sakin. Cuma sabah ayrımların yazlığına marmarise geçiyorum. Onunla deniz kenarında laflamaca, akşamına eğlenmece/dağıtmaca, şarapları devirmece ve sonra acımasızca istanbula dönüş. Bence insan hiçbir yerde kalmamalı, her yerin sefasını sürüp sürüp ayrılmalı.
Sevgili belki iş için istanbula gelecekmiş yine, onun işi olmaya bayılıyorum. Öyle çok özledim ki, onsuz rüya görmüyorum.
Belki önümüz yaz,gideriz bir yerlere.
14 Temmuz 2011 Perşembe
#205
Üstkata çıkıyoruz, iki çay söylüyoruz, benimkinin şekerlerini o alıyor. İkimiz, bir ediyoruz. Neler düşündüğünü biliyorum, eskiden olsa ne düşündüğünü sorardım, şimdiye cevabı çoktan biliyorum "seninle öyle huzurluyum ki, yine seni düşünüyorum" çok tuhaf yanyanayken bilr yine de birbirini düşünmek ama engellenemiyor işte. Bugün bana "dünyamsın" dedi, her harfini sindirerek anladım neden bahsettiğini.
Benim küçük galaksimsin sen de ey sevgili.
9 Temmuz 2011 Cumartesi
#204
o hiç böyle değildi, seviyorum demez, el tutmazdı, ben sevene kro der, el tutmayışlarını umursamazdım. o söyledi, ben daha çok istedim.
hiç susma sevgili sen, hiç.
6 Temmuz 2011 Çarşamba
#202
fena değilmiş aslında film izlemesi, sandığım kadar kötü olmadı how do you know'u minicik ekranda izlemek. hadi artık kavuşun temalı bir filmdi, nasıl hoşuma gitti belli değil. filmleri beğenirken en büyük etken sanırım o an hissettiklerimiz oluyor, ben bir filmi öznellikten uzak eleştirebildiğimi sanmıyorum, konuyu kendime yakın buluyorsam, setten birinin yerine kendimi koyabiliyorsam diyorum ki bu film güzel. profesyonel kafası nasıl çalışıyor anlamak mümkün değil.
paul rudde oldum olası hastayımdır, rol icabı olsa gerek gönlüme pek bi taht kurmuşluğu vardır. bugünkü filme de +1 başlamamım baş sebebi oldu kendisi. filmde yakışıklı bir jön olarak çıkıverdi karşıma, ama yakışıklılık kızı tavlamada pek işine yaramadığından, sevgisini belli eden ezik erkek tripleri yedi nezdimde. neyse ki hollywood sadece kadınların gönlünü değil, erkeklerin de gönlünü hoş tutuyor arasıra da beş parasız haliyle kızı kaptı.
#201
iş tatlı ve sakindi bugün, üzerine eve yürüyerek dönmek iyice keyif kattı. bir de havuz çakıp, evde çay keyfi yapınca film izlerken, zevkten ihya oldum diyebilirim.
sevgilinin uzaklığı canımı sıkıyor, eskiden ilişki sahibi insanlar, sevgilisi olmadan bişi yapmayan insanlar canımı sıkardı, anlam veremezdim, şimdi canımı sevgiliden uzak kalmak sıkıyor. eskiden herkesle bir şeyler yapıp, sevgiliyi lüks görürdüm, şimdi sevgili temel oldu da, başkaları lüks kalıyor. daha önceden olmayı beceremediğim kim varsa oldum sanki, şarkılar boşuna yazılmıyor tabii ".. o eski halimden eser yok şimdi.." büyümek mi bir şeyleri değiştriyor yoksa ilişki mi tam kestiremiyorum ama sebebim her ne ise, keyifli oldum ben. kendi keyfimin kahyası bile oldum hatta.
me , my boyfriend and the others.
5 Temmuz 2011 Salı
#200
spor salonları, pilatesler kesmedi. hayatta en sevdiği şeylerden biri yemek olan zatım için, sporsuz hayat kötü bir son demekti. böylece bir salona yazıldım, pilates derslerine girdim, yürümekten sıkıldım,15 dakikada bir alet değiştirmek beni gerdi ve ben yine salondan soğudum. havuzla aram fena değil, ama denize gittiğimden beri o da kesmiyor.
bugün ilk kez cesaretimi güç bela toplayıp spinning dersine girdim, korku dolu adımlar ve midede bir yanma hissiyle birlikte bisikletimi buldum, katana vücutlu amcaya, vücudunda yağ olmayan ablaya baktım. spinning dersine gelen insanlar sirkten çıkmış gibiler, hepsinin onları eşşiz kılan bir özelliği var adeta. hocanın gelmesiyle birlikte, bisikletler de dolmaya başladı, herkes birbirini tanıyor, şakalar havada uçuşuyor bense yeti yetme düşüverdim aralarına. hocadan ilgi bekliyorum yok, en sonunda ben yeniyim ama bir tavsiyeniz olur mu mesela 10 dakikada kaç gibi dedim. herkes tatlı bir tebessümle karşılık verip, burdan kaçış yok dedi. eh bir saat dayanırız dedim, ve öyle de oldu nitekim.
spinning acayip bir spor, daha önceki yaptıklarıma kıyasla, hayatta ilk kez spor yapıyorum bile diyebilirm. tam bi' çılgınlık, inanılmaz gaz bir müzik, bencesi erotiğe çalan konuşmalar, tempo arttırımlar ve bacak arasında ağrıy 5e katlayan sert bisiklet seleleri. girmediğimiz hal kalmadı, kanter içinde kaldım ayakta bisiklet sürmeyi pek beceremediğimi fark ettim ama onun dışında iyiyim. muhtemelen birkaç kere gitmeye toparlar, sonra da bağımlı olurum.
hocanın cümleleri hala kulaklarımda "hadi daha hızlı, daha hızlı, bana istediğimi ver!" istediğini verebildik mi bilmiyorum ama spinnng dersine tam anlamıyla ba-yıl-dım diyebilirim.
hadi hadi cumartesi olsun
4 Temmuz 2011 Pazartesi
#199
ah trenler, ah o eski tren yolculukları...
2 Temmuz 2011 Cumartesi
#198
ben hala şu kafada yaşıyorum, * gelsin görsel anılar.
#197
jetgilleri özledim dün gece, "bu akşam rüyanda ne görmek istersin?" diye uykuya yatırılan bir erkek çocuk vardı çünkü o dizide, ben de rüyamda sevgiliyle tatili baştan sona görebilmek isterdim, olmadı.
aslında çok zor değil, bilinçaltına işletmek lazım bazı şeyleri. hangi rüyayı ne biçimde göreceğini azçok kestirebiliyorsun, huzursuz uyuduğun zamanlarda hep kabuslara uyanırsın aynı hesap. güniçini dolduran neyse, gece de ynaıbaşında buluyorsun.
bense son zamanlarda sadece işle ilgili şeyler gördüm, kafama takılan tonla şey varken, sevgiliye odaklanmam zor oldu biraz. iş dünyası insanın ağrına gidecek kadar zor olabiliyor bazen. mobbing davaları son zamanlarda baya artmış, eh demek ki kötü hikayeler her yerde var.
işyeriyle ilgili en son hikayem, taa nisanda biletini aldığım tatil için müdür yardımcısı bozuntumun kendi egolarına yenki düşüp "iznini iptal ettim, canım öyle istiyor" demesi oldu. eğer sesini çıkarmayıp her şeye evet hıhı diyen biri isen, üstüne çullanıyorlar seni ezmeye çalışıyorlar, neden bilmem insanlar bir ekip olmayı hazmedemiyorlar. benden 10 sene önde, 10 sene daha deneyimli birinin beni kendine rakip belleyip benimle sidik yarıştırmasına mantığım elvermiyor. azcık sert çıkmam gerekti, önce insanlıkla konuşmaya çalıştım, iyi niyetli olunca "iş hayatında olur böyle şeyler, ben çıkmanı istemiyorum çıkmayacaksın. ben ilk iznime çıkmadan sen kimsin ki ikinciye çıkabiliyorsun" şeklinde cümleler işitti kulaklarım. neden sonra azcık üsteleyince, geri vitese takıverdi paşam. efendim maillerim birikirmiş, sana ne mail benim okurum okumam. mantıklı bir sebeple izne çıkamamayı anlarım ama burda bir problem var. neyse ki hakkımı aldım. ona kalsa, benim iznim var diye, sonuna kadar kullanacağım anlamına gelmiyormuş. insanlar anlayamayacağım kadar tuhaf. çevremizdeki herkesi seçme şansımız olamıyor ne yazık ki.. sırf bu yüzden böyle adamlar/kadınlar yüzünden istifasını veren arkadaşlarım var. ama sanırım savaşmak lazım.