15 Ekim 2011 Cumartesi

#228

ekim gelsin sabırsızlanıyorum demişim bir önceki yazıda, çaktırmadan ekimin ortası oluvermiş yokluğumda. babam geldi, onunla vakit geçirdim. babam burdayken, işten çıktığım bir akşam h.alama gidiyordum akşam yemeğine, çılgıncasına kalabalık bir otobüse bindim, otobüsün en arkasında kapının tam dibinde, su yüzeyine yaklasan balıklar gibi tıkış tıkış hasanpaşaya kadar geldim. tam kapı açılırken ayağımın üzerinden geçti, tarak kemiklerimi tek tek hissetim, içimi kavuran bi acıdan sonra tansiyonum düştü, bi anda buz gibi ter damlaları dökülmeye başladı yüzümden ve sonra ilk durakta atlayıverdim otobüsten. kendimi zor attım, kocaman mantarlardan birinin üzerine oturup, kustum. sarhoşken bile eve sakince döndüğüm akşamlardan sonra, böylesine bi acı yüzünden, o halde olmak ağrıma gitti. nerdeyse bir buçuk senedir istabulda tek yaşıyorum ve yalnız hissettiğim ilk gün bu oldu. aklıma ilk gelen aranacak kişi ise yine babamdı, eminim ki kimi arasam yetişirdi, ama yine de sadece babamı aramak istedim.

istanbul güzel, istanbul keyifli ama insanı kendi içine kapatan bir yanı var, hırslandırıyor, yalnız bırakıyor, yersiz bir gurura sevk ediyor, kızdırıyor,sonrasında yine başa dönüp sevdiriyor kendini.

her şey hep kolay, hep yolunda olacak değil ya. böyle böyle istanbul seni kendinle yüzleştiriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder