23 Ekim 2011 Pazar

#229

sevgili uzunca bir süredir istanbuldaydı, istanbulun tadını çıkarmak olgusunu yaşayarak öğrendik ama istanbul kocaman daha çok çok uzun bir yol bizi bekliyor.  o burdayken filmekimine denk geldi, önce gmall'da şeytanın ikizi filmini izledik bir perşembe akşamı, sonrasında uzunca bir yürüyüşün ardından, evimize geldik. cumartesi günü de beyoğlu sinemasında aşkın formülü yok'u izledik. asperger sendromunu konu alan adam filmini izleyip, bu hastalığa neden bilmem merak salmıştım. o yüzden de bu film ekimi benim için çok verimli ve güzel iki filmle dolu geçti. festival bitiminde evimizde şarap kadehlerimizi tokuştura tokuştura tost'u izledik. filmekimi biletlerinin çoğunun lalekartlılara satılmış olmasına en başta kızsam da, izlediğim iki filmin şahaneliği bütün bir festivalin bendeki eksikliklerini kapadı.

festival sonrası taksimde, hollystone ile buluştuk, blogger arkadaşlığı bazı insanlar nezdinde derinlere gitmeyi becerebiliyor, zaman aşımına uğramamış halde, uzun süre sonrasında dertleştik. o iş bulup istanbula döndü, ben de görüşmediğimiz zamanda olanları, istanbulun bende yarattığı değişimi anlattım. kendi kurduğum cümleler canımı yaktı bazı bazı "kime güvenip, istanbula geldiysem en çok onlar yüzüstü bıraktı beni" derken, gözlerim dolu doluydu. aslında kimseye de güvenip gelmedim, sadece burada olduğumda bol bol görüşürüm sandığım insanlar, hep yarı yolda bıraktılar. en sevdiklerimin zaten ankarada olduğunu anlamam için, sanırım orayı terk etmem gerekiyordu.

insanın en yakın arkadaşlarını kavraması, dostum dediklerini ayırt edebilmesi için, kendi düğününü tasavvur etmesi gerekiyor, en özel gün denen zamanda, yanında kimleri görmek istediğini sıraladığında fark ediyorsun her şeyi. iki senedir konuşmadığın insanı, düğününe çağırabiliyorsan, bil ki temelin sağlam.

bir yanım büyüyor, bir yanım hiç sorumluluk almadan kaçmak istiyor, sonunda bu döngünün içinde hızlıca günleri peşpeşe dizip yaşıyoruz..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder