6 Temmuz 2011 Çarşamba

#202

bir film izledim uzun aradan sonra, cicoş kodadlı netbukumu aldığımdan beri ekranın küçüklüğünden mütevellit pek bişi izlemiyordum, sinemaya gittim gittim, öteki türlü kendi aldığım bilgisayarı protesto içinde film izlemeye karşıydım.

fena değilmiş aslında film izlemesi, sandığım kadar kötü olmadı how do you know'u minicik ekranda izlemek. hadi artık kavuşun temalı bir filmdi, nasıl hoşuma gitti belli değil. filmleri beğenirken en büyük etken sanırım o an hissettiklerimiz oluyor, ben bir filmi öznellikten uzak eleştirebildiğimi sanmıyorum, konuyu kendime yakın buluyorsam, setten birinin yerine kendimi koyabiliyorsam diyorum ki bu film güzel. profesyonel kafası nasıl çalışıyor anlamak mümkün değil.

paul rudde oldum olası hastayımdır, rol icabı olsa gerek gönlüme pek bi taht kurmuşluğu vardır. bugünkü filme de +1 başlamamım baş sebebi oldu kendisi. filmde yakışıklı bir jön olarak çıkıverdi karşıma, ama yakışıklılık kızı tavlamada pek işine yaramadığından, sevgisini belli eden ezik erkek tripleri yedi nezdimde. neyse ki hollywood sadece kadınların gönlünü değil, erkeklerin de gönlünü hoş tutuyor arasıra da beş parasız haliyle kızı kaptı.


aşktan, ilişkiden de öte, bencesi yakın bir karşı cins arkadaşın önemini vurguluyor film, her eve lazım öylesi. oturup karşılıklı lafla, kendini izah et o da seni anlasın filan. ha, ekli karedeki gibi sevgiliyle o sonsuz romantizme geliyorsan, zaten çoktan şans sınırlarını kırmışsın, ilişkine sahip çık derler adama.



"ya çok tatlı" nidaları ile filmin birkaç kere daha izlenesi olabilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder