12 Eylül 2010 Pazar

Bil ki sevgilim sonu yoktur bu sevginin..

Bayram sonrası, pazartesi. Beklenen referandum ve amerika maçı sonuçlarından sonra güne başlamak. Yarı kapalı bir havanın getirdiği "ne giysem dengesizliği" ve mutsuz son.

İstanbul sefasını sürene güzel gerçekten, yapacak tonlarca şey, gezecek milyonlarca yer var, öteki türlü debdebesi çekilecek dert değil.

Halamlarda oturduğum için işyerimle arasında birazcık mesafe kopukluğu var, önce yürüyorum sonra dolmuşla metrobüse gelip işyerine metrobüsle geçiyorum, teyzemlerde otursam 15 dakikalık yürüme mesafesine geçmiş olurdum...

yakınlık uzaklık mesele değil de, ev üstüne ev kurulmuyor işte, ankaraya gittim kendi evime yabancıydım 3 ayda, burdakilere zaten yabancıyım. Sıfırdan bir ev düzeni kurmak ne kadar sürer ki?

Kasım gibi teyzemlere taşınmayı, nisanda da artık eve çıkmayı planlıyorum. Böyle taşınmalar, göçmeler, geçici süre bir yerde yaşamalar geriyor beni istiyorum ki düzenim olsun, istiyorum ki bu hayat benim diyeyim. Hangi hayata ait olduğumu bilmediğimden sürekli arada kalmış, sıkışmış hissediyorum.

Tatlı bir mutsuzluk hali var üstümde, neyse ki "onu" düşününce geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder