27 Eylül 2010 Pazartesi

Daha kaç hikayeye tanık olmalı?

Kendime ait olmayan bi evde, kendime ait olmayan bi yataktayım. Önümüzdeki bikaç ay daha burda misafirim, sonrasında başka bir yerde ve belki tekrar buraya dönüş. En sonunda kendime ait bir evin olacağını bilmek düşüncesi rahatlatıyor beni, misafirler, yemek pişirmeler, sakince odaya kapanmalar.. Hepsi ama hepsi beni bekliyor.

Bu kadar yabancı hissederken, neden bilmem karşı apartmandaki adamın da aynısını hissettiğini düşünüyorum. Onu buraya ilk taşındığımda fark ettim, sadece odası görünüyor. Küçücük bi kısmını görüyorum odanın..belki de hepsi o kadar bilmiyorum. İlk gördüğüm gün saatlerce bilgisayarın başında durmuştu, bürositin üzerinde videolar izleyip kahkahalar atmış, mozart ve beethoven arasında gidip gelirken kendini bir orkestra şefi tadında ordan oraya savurmuştu. Sigarası ve kahvesi elinde hiç düşmüyordu, yerinden kalktığı nadir zamanlarda kupası eline hemencecik yapışıverirdi.

Ferzan özpetek'in karşı penceresi geliyor aklıma, gülümsüyorum. Sadece gövdesini gördüğüm bu adamın hayatına olan merakım şaşırtıyor beni. İlk başta tekerlekli sandalyede sanmıştım,o ihtimali halamla çökerttik. Şimdi canım gidip ona neden evden çıkmadığını sormak istiyor, bana ne ki diyorum.

kendi hayatımı bitirmişim sanki, merakım başkasına..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder