12 Eylül 2010 Pazar

Home where i wanted to grow

Günaydın sevgili blog,

İhmal edildin son zamanlarda ama hepsi mutluluktan. Hani bi an bile fırsat bulup yazamamaktan, ya da belki de anlatacak çok şeyim olmasından.

eğitimi bitirip işe başlayalı bir ay oldu, 3 aydır istanbulda yaşayan biri olup çıkıverdim. Hala misafir gibiyim, bi akşam bi akraba, başka akşam arkadaşlar, haftasonu kahvaltıları filan derken burda yaşamaktan ziyade misafir olduğuma inanıyorum.

mt grubundan arkadaşlarla birkaç günlüğüne sapanca kaçamağı yapalım dedik, sevgili geldi ankaradan, istanbulda işyerimin kapısında buluştuk. Kocaman sarıldık birbirimize, sonra elele eve gittik, valizimi toplayıp çıktık yola. Kocaman bir jipin içinde arkayı dörtleyerek gittik.
Sapanca 1 saatlik yolken trafik yüzünden 4 saate gittik, hep güldük. akşamına mangal yaptık, kahvaltı, oyunlar, havuz, sevgilinin koynunda uyuma derken 2 gün bitiverdi, şimdi ankarada, aile ortamındayım. Teyzemler burda, dayımlar gelmiş, bayram kalabalığı. Annemin büyük teyzesinin dizine yatıyorum, saçlarımı okşuyor, kendimi dinliyorum ondan, bana çocukluğumu anlatıyor. Melek olduğumu, beni alanın el üstünde taşıyacağından bahsediyor, sevgilimi düşünüyorum, bi an bile tereddütüm olmuyor.

Saçlarımı koklayıp öpüyor, o kırış kırış elleriyle masaj yapıyor sırtıma, omuzlarımı ovalıyor. Aile ortamında sevilmeyi özlemişim. Kucağında uyuyakalıyorum, hemen dünyalar tatlısı bir rüya görüp sevgiliye kavuşuyorum. Onu rüyamda görünce öyle huzurlu uyanıyorum ki, yüzümde gülümsemeyle uyanmak diye bir şey varmış, onunla öğrendim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder