7 Eylül 2010 Salı

süprizi beklemesi bile güzel

uzak değil birkaç ay öncesi, eğitim zamanı dedeman'da kaldığım zamanlar. otel telefonundan sevgili arıyor, otel adresine kargolar geliyor. Çıkmama yakın zamanlarda bir mektup bekliyorum, gelmiyor. İşe başlayıp bir ayı deviriyorum, mektup hala yok.

Marmaristen dünyalar güzeli bir hatun kişi mektup yazmış, o kadar içli yazmış olacak ki mektup bana ulaşmadan kayboluveriyor.

Pes etmek yok, ikincisini yazıp iş adresime gönderiyor, gözüm yolda beklediğim halde birkaç hafta veriyorum gelmesi için. Gönderdim mektubu dedikten birgün sonra işyerinde bir görevli "sinem hnm kimdi?" diyor, adımı telaffuz eden adama, sonra da elindeki kırmızı mavi şeritli zarfa bakıyorum. Şaşkınlığım aşikar, adam da fark ediyor "ee aps farkı" diyor, gülüyoruz. Zarfı açıyorum hemen, neden bilmem heyecandan ellerim titriyor, sadece siyah pilot kalemde yazılmış satırlar görüyorum, gözüm okumuyor. Çekmeceme kaldırıp kitliyorum, sanki ilk aşkını günlüğüne yazan ortaokul çocuğu gibiyim.

İşten çıkarken yanıma alıyorum mektubu, hemen okumaya başlıyorum yürürken, herkesin baktığını hissediyorum, ama inatla orda okumak istiyorum. Duruyorum, yanımdan arabalar geçiyor, birkaçı korna çalıyor, umursamıyorum. İki sayfa önlü arkalı kağıt, gözlerim doluyor herbir satırında. Beni öyle iyi tanıyor, öyle akıllıca cümleler kuruyor ki kim olduğumu, ne için istanbula gittiğimi hatırlatıyor. Kağıdın üzerine birkaç damla gözyaşı akıtıyorum istemsiz, bana ankarayı özletiyor, sırf orda olduğu için özlediğimi fark ediyorum.

Hayatta insanın böyle bi insanı tanımış olması, bunca zaman hayatında kalmış olması öyle büyük şans ki.

Mektupları, en ufak iki satırlık yazıları bile çok severim. birkaç gün önce işyerinde masama "süpermen çabuk işine dön" diye bir kağıt bırakmışlar, çok mutlu oldum.
.
diyeceğim o ki iki sayfalık bir mektup, ancak bu kadar mutlu edebilirdi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder