2 Aralık 2010 Perşembe

like the way you lie

bir şekilde hayatımı düzene oturtmuş olmanın verdiği huzur içerisindeyim. her ne kadar hala kendi evim olmasa da birilerinin yanında yaşıyor olsam da zamanı gelince onların da yoluna gireceğini biliyorum.

uzakta sevgili sahibi olmak çok zor, gördüğüm haftasonları eğlenceli ayrı geçen zamanlarsa özlem dolu, öyle dengesiz öyle yorucu bir hal ki.. haftasonu sevgili geliyor, yani yarın. büyükadada yerimizi ayırttık havanın hala güzel olabildiği zamanın tadını çıkarmak için başbaşa ufak bir kaçamak yapıyoruz, sonra ben gidiyorum 24ünde, yılbaşına o geliyor. yılbaşı demişken, 2010 biraz fazla hızlı geçmedi mi? sahi istanbul için alternatif yılbaşı planları nedir ki? tutulası apartlar, ev ortamında eğlenceler yok mudur?

kendimle alıp veremediğim bir şeyler var bu aralar, içten içe rahatsız ediyor beni, rüyalarımdan huzursuz uyanıyorum, yaptığım en iyi şey uyumak sanki. ya hayatımda bir şey eksik, ya da bir şey fazla. kendimle değilim sanki. hiçbir şey yapmıyor üretmiyormuşum gibi geliyor, ayrımı çok özlüyorum bana iyi hissettirmesine öyle çok ihtiyacım var ki. yakın sandıklarım uzakmış gibi sanki. istanbul bana çok iyi hissettiriyor ama yine de bir yalnızlık hissi var içimde, kimseyi de göresim gelmiyor. buluşalım diye arayanlara coşkuyla söz diyor, sonrasında kendimle kalıyorum.

umarım bu hale getiren iş hayatıdır, en azından sorunun ne olduğunu bilebilirim.

bu kadar mutsuz halin üzerine kendimi çirkin hissedişimi de ekleyince, kış depresyonu eşiğinde olduğumu hissediyorum. öteki türlü, hayatından memnun olmayan insan profili çizmeyi hazmedemem sanırım.

kendime bir hobi bulmalıyım, haftasonlarımı/haftaiçi akşamlarını dolduracak, bana bir şey ürettiğimi işe yaradığımı hissettirecek bişi.

yazarken buldum, barınaklar, gönüllü işler, kurslar.. kendimi bir şeye adamalıyım bu aralar, bir kişiye değil, kendime de değil, hiç bilmediğim üçüncü bişilere.

bazı insanlar ne kadar şanslı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder