1 Aralık 2010 Çarşamba

rivayetler asılsız olsa da can yakar

parmaklarım tuşlara dokunmaktan çekiniyor, ya başlar da hiç susmazlar diye ya da yazacak bir şeyleri yok diye, tam kestiremiyorum. son zamanlardaki hayatım sevdalı geçiyor, tam anlamıyla yaşıyorum bunu hayatımda en önemli şey bi adam, iş var aile dostlar var ama en önemlisi o sanki. onla konuşarak, onla buluşarak onun yanıbaşında ve sadece onla geçiyor hayat.

bir an durup da sıkılmadan, severek, onun koynunda kitap okuyarak, hediyelere ve süprizlere boğularak.

iş hayatının getirdiği muhteşem arkadaşları da ihmal etmiyorum tabii. insanın hayatı çok çabuk yön değiştiriyor, kendimce hayatımda tuhaf deneyler yapıyorum, beni aramadıkça aramadığım insanlardan çok azı beni arıyor, şaşırıyorum. sonra da pişkince çıkıp "amma da vefasızsın" demeyi ihmal etmiyorlar. uzakta da olsa, dostum olduklarını bildiklerim var, yine de yalnız hissetmeme engel olamıyorlar bazen. bazen bunalıp evden çıkasım geliyor, kimin evinde olduğum fark etmeksizin, telefonun öteki ucunda bildiğim biri, bildiğim bir yerde olsun da yanına gideyim, kafam dağılır diyorum olmuyor.

ama aksiliklere, sıkıntılara rağmen hala niye bi kere geldim bu istanbula diyemedim, her hali öyle güzel ki. işten eve yürüyebilmesi, her saate ulaşım olması, her yerin uzak ama gitmesi de bir o kadar kolay olması, en alakasız  yerlerde birilerine rastlayabilmesi vs..

iş dünyasının hayatlarımızı monotonlaştırdığını kim söylemiş?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder