6 Mayıs 2011 Cuma

Give me the words, that tell me nothing

Kadıköy kamil koçta servisimi bekliyorum, 19:45. Güneşin batmasına ramak kala hareket edecek olan servisi bekliyorum.

Kulağımda onun aldığı kulaklıklar, onun aldığı mp3 player. İlişki çok detaylı çok uzun bi süreç. Büyük devasa şeylerden değil de, ufak ufak detaylardan besleniyor. Öyle işliyor içine, hayatına.. Sonra her yerde sevdiğini buluyorsun.

Tuhaf şarkılara düşüyorum shuffleda. Gözümde akmak için ufacık sebep bekleyen yaşlar var. Sadece uyumak istiyorum.

Eğer yokluğunda kendimi eğleyecek şeyler bulursam ona ihanet etmiş gibi hissedeceğim, ama o yok diye bir şey yapmazsam da bunalıma sürüyeceğim kendimi. Orta yolunu bulduğum an, rahat olacak uzak kalmak.

Bugün ilk rahatsızlığımı yaşadım uzak olmasından ötürü, ondan haber alamamak vurdu beni. Çok hikayelerle bezeli bi adam değildi, anlatmazdı ama suskunluğunu severdim. Şimdi suskunluğu bile yok, ama bitecek hepsi, biliyorum sonunda uzak kalmak güzel dönecek bize. Sadece maillerini bekliyorum, bana hayatını anlatmasını, yanında hissedebilmeyi istiyorum.

10 dakikada bi sesini duymaya alıştığın adamın iki satırına hasret kalıyorsun bi günde, çok hızlı değişiyor şu hayat!

Belki de kendim ettim kendim buldum, keşke öyle sürekli yanıbaşımda olmasına alışmasaydım, o mesafeyi burdayken koysaydım..ama gideceğini bilemezdim ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder