4 Mayıs 2010 Salı

#7

remember me. bekliyordum, günlerdir, aylardır bekliyordum, robert pattinson'a hasta olduğumdan değil, twilight ile vampir kişiliğine hasta olduğumdan da değil, filmin konusu ilgimi çektiğinden bekliyordum. cuma günü sevgili ile gidecekken filme, cumartesi ayrılık ve boom.

birkaç gündür düşünüp son zamanların muhakemesini veriyordum, severek ayrılmak akıl işi değil diyordum kendi kendime, sonra "severek" kısmını sorgulama başladım, zamanla eridim. hiç sekteye uğramadan yüzüm güldü, üzüldüklerim eskide kaldığından belki de, tepki veremedim. kararım sanki olması gerekendi de, normal karşılıyordum. güldüm güldüm güldüm, didiştim, ilgi gördüm, arkadaşlarımla konuştum, hayallere daldım, spora kaptırdım ama hep güldüm.

derken bugün akşam remember me'yi izledim, numnum terasta yenen bir yemek, sohbet, gülme ve alışveriş üstüne. romantik filmlerden etkilendiğimden değil de, bir karesinde gözlerim doldu çok. zor geçmişleri olan iki insanın sevgili olması, hiç sevemem sanırken tam bağlanmaları.. gözlerimi dolduran sahneyse alakasız, çocuğun kızın saçını öptüğü bi sahne var tam orası, sevgilinin beni öptüğü gibi, öperken saçlarımı koklaması gibi. ekrana bakıyorum, yanımda sevgili yok. alışkanlık böyle bir şey işte, boşluğa düşmek bu, ama anlamlandırdıkça eskiyi, kısır döngüden çıkamıyor insan.

olan oldu, ne demiştim "bittiği için ağlama, olduğu için gül"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder