23 Mayıs 2010 Pazar

#29

bugünü tamamen boş beleş geçirdim, uzun zamandır pazarların keyfini unutmuşum. sabahın köt karanlığında gar.anti mt sınavında buldum kendimi. başka bir sınavına daha girdiğimden mütevellit, bu seferki sınav baya kolay geldi. ilkinde zamanı verimli kullanamadığım için 40 soruda 16 boş bırakan bünyem, bugün 6 boş ile kapattı testi. sonuçlar olumlu olursa, istanbulda hayata atılmış bir adım olacak önümde.

eve yorgun argın gelip 3 saatlik deliksiz bir uykuya yattım, bu kadar huzurlu uyuduğum zaman azdır. sessizde kalan telefon, bana tam 12 cevapsız arama ve 7 mesajla döndü, rahat bırakılmak istediğiniz zamanda en çok rahatsız edilmeniz nasıl bi karmadır?

velhasıl kelam, uyku sersemi anneciğin kucağında sevildikten sonra kedi misali, salona kuruldum. dvd'cimi geri bulduğum için aldığım onlarca filmden birine el attım. sundance 2009 official selection "peter and vandy" yönetmen jay dipietronun ilk filmi imiş kendisi, hollywood romantiklerinden sıkılmış olan şahane insan, bir ilişkiyi gerçekliği ile koymuş ortaya, ne havaalanına kadar koşup sevdiğini itiraf eden adamlar var, ne de londranın karlı sokaklarında altında donu ile mike diye bağıran kadınlar. 20 küsur yaşlarında birinin yaşadığı ilişki neyse, tüm gerçekliği ile filmde. diyaloglarına, kavgalarının saçmalığına kadar. tek fark, amerikalı erkeklerin kavgada kız arkadaşlarına göt suratlı, kızların ise erkeklerine git kendini becer demesi. film karman çorman bir sırayla gidiyor, en sevdiğim film şekli. düğüm en sonunda çözülüyor, haliyle hangi zamandan bahsettiğini anlamak için sürekli düşünmek gerekiyor. aralara serpiştirilmiş milimetrik saniye görüntüleri de dikkati sürekli ekranda topluyor, bi' anını kaçırmak bile ayıp.


ayrılık sonrası iyi gelen filmlerden, izlenesi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder