13 Mayıs 2010 Perşembe

#13

istanbula geleli, dodo'nun evine yaklaşık eşit yerleşeli bir hafta oldu bugün. geçen hafta perşembe günü gelmiştim, cuma günü sınava girip pazartesi de başka bir mülakata girip ankaraya dönmeyi planlıyordum. hayatta planlara inanmayışım bu yüzden, insan ne zaman hazırlıksızsa, hayat o zaman gösteriyor kendini. her defasında kocaman bir valiz, giyilmeyen tshirtlerle geldiğim halde, bu sefer mininal tutup geldim valizimi. sonuç, planların bozulması. pazartesi gecesi dönecekken salı oldu, çarşamba, perşembe.. e hadi hazır kalmışken araya bir de haftasonu ve ada gezmesi sokalım derken işte hala burdayım.

hayatımda bu kadar uzun süre evinde kaldığım arkadaşım olmamıştı hiç, bir iki günlük kalmalar ya da birlikte tatile çıkmalar oldu ama daha önce hiç birinin evinde sabahtan akşamına bir hafta kalmamıştım. burası kendi evim gibi, hiç yabancılanmadığım, aksine hoş karşılandığım, akşamları gelip sohbet ettiğim, günün kritiğini yapıp tatlı tatlı uyuduğum, uzun uzun kahvaltı edebildiğim bir yerdeyim. dodo da annesi de dünyanın en tatlı misafir ağırlayan insanları, rahatsızlık verdiğimi düşünüp kaçmaya karar verdiğim anda durdurdular beni.

küçük mutluluklarım var son zamanlarda, dodo benden önce okula gittiğinde annesi benim de arkamdan el sallıyor, köşeyi dönene kadar arkamdan bakıyor, sanki ben de kızıyım gibi. öyle güzel ki bir yerde misafir"miş" gibi hissetmemek, istanbul bana iyi geldi diyorum her defasında ama asıl iyi gelenin böylesi bir huzur olduğunu fark ediyorum yavaş yavaş.

tek başıma evden çıkıp, tek başıma döndüğüm zamanlar da oluyor, akbilim yok ama otobüse binip şoförün akbilini kullanabiliyorum, nişantaşı kırıntıda saatlerce oturduktan sonra eve yürüyerek tek başıma dönebiliyorum hatta bu sabah pantalonumu terziye bırakıp ütüsünü bile yaptırttım. bi insanın günlük hayatında yaptırdığı şeyleri ilk kez istanbulda yapıyorum.

dün akşam eve dönüp de dodoyla sohbet ederken fark ettim, ben yatağın üzerine oturdum o da karşımda koltuğa, konuştuk, günü nasıl geçirdiğimizden bahsettik, neler yaptığımızdan, vino geldi yeni oyuncağıyla çok güldük, ama hep güldük. sanki arasında yaş farkı olmayan kız kardeşler gibiydik, saçma şeylere katılarak gülünen ama o halde bile pijama içinde olunan durumlardan biri işte.

yarına anadoluya geçmeyi cumartesi de adalara uğrayıp kurak memleketime dönmeyi planlıyorum. ve haziran sonuna doğru, temelli buralı olmayı hayal ediyorum. dodonun sokağında, yakınında bir yerde oturabilirsem, çok güzel komşuculuk oynayacağımızı da biliyorum.

öyle mutluyum, öyle alışığım ki..

2 yorum:

  1. cok sevindim ve de imrendim. darisi basim(iz)a!

    YanıtlaSil
  2. napsam amin mi desem netsem :)
    geldiğinde o kadar lanet hastaydım ki göremedim seni, ama çok çok aklımdasın gelişini bekliyorum.

    YanıtlaSil