21 Mayıs 2010 Cuma

#27

Uzun zaman geçmiş, konuştuklarımız, kavgalarımız bitmiş bi masanın iki sandalyesinde ertesi günkü doğum günü bahanesiyle yemek yiyoruz. Birbirimize söylemek istediğimiz çok şey var, sonucu değiştirmeyecek ama içimizde kalmasını istemediğimiz şeyler.
Beni evden aldığında şaşırıyor, araba biner binmez zayıflamışsın diyor, teşekkür ediyorum. 3 haftadır beni görmediği için, değişimi fark etmesi hoşıma gidiyor.
Konuşsak mı konuşmasak mı bilmez haldeyim, biraz da çekiniyorum hiçbir şey olmamış gibi davranmaktan.. 3 hafta içinde araya başka bir kadın başka da bir adam girmiş çünkü. İstanbulda ne olduğunu soruyor, kimseye anlatmadığım o adamı soruyor. Konuyu kapattıkça ben, inatla geri açıyor. Ona karşı hep dürüsttüm, o da bana. Ne olduğunu söylüyorum, kimdi diyor. Konu asla kapanmayacak.. Son sorusu olduğunu söylüyor cevabını veriyorum, ağzından iştahlı bir "aferin" çıkıyor. Cevaplarımla tatmin olmuş olsa gerek, "ama ben kimseyle birlikte olmadım" diyor, halbuki olduğunu söylemişti. Etki tepki için yapmış meğersem, ağzımı bile açmıyorum. Dünya üzerinde bana asla yalan söylemeyeceğine kendimden çok emin olduğum adam, sırf beni denemek için bana yalan söylemiş. Tam da beklediği tepkiyi vermişim, o beni tanıdığını bi kere daha ispatlamış bense onu hiç tanımadığımı.
Birini tanımak böyle mi olur, oyunların içinde, yalanlar söyleyerek, onu test ederek mi olur tanımak? Bu konuşmayı daha restorana varmadan yaptık, akşamın ne kadar zor olacağnı tahmin etmek hiç de zor değildi.
Oturduk uzun uzun konuştuk, o anlattı ben anlattım. neden böyle bi test etme isteği olduğunu söyledi, yaptığının hazmedilir olmadığını söyledim, o da benimkini hazmedemediğini söyledi. Karşısına fırsatlar çıkmış değerlendirmemiş, bense çıkanı değerlendirmişim. Her fırsatı değerlendirmedim, o bunu anlamadı, anlamasına da gerek yoktu zaten.
Midem bulanıyor dünden sonraki bugün sabahında, o kadar severken beni tüketen adamın oyunları kurcalıyor zihnimi, kimbilir başka neleri test etmek için yalan söyledi de bilmiyorum diyorum içimden.
Bu hale getirdiği için beni üzülüyormuş, ama sadece üzülmek.. Benim üzüntümü telafi etmek de değil. Yapıcı olmayan bi adamı sevmişim, yeni yeni fark ediyorum.
Bi ara ağlamaklı oldum, öyle zordu ki karşısında gözyaşlarımı tutmak için inat etmek, sesim titredi kaç kez, kendimden utandım. Onun yerine de utandım. başka bi adamdan kendisine ne pay çıkacağını sordu, artık sevmiyorum seni dedim. Gözlerinin içine baka baka onu sevmediğimi söyledim, ve yine tepki vermedi.
Kararları veren, ilişkiyi yönlendiren, uygulayan benmişim, o yüzden itiraz etmiyormuş, insan sevdiği için uğraşmaz mı hiç?
Kafam yorgun, gece huzursuz bölük pürçük uykulardan biriydi yine.. hatanın nerde/kimde olduğunu çok düşündüm, kendimde aramak istedim, tek hatamın kalbimi sonuna kadar açmak olduğunu gördüm. Bütün zayıflıklarımı sonuna kadar ortaya sermek, bi adama kendimi olduğum gibi anlatmak olduğunu gördüm.
İnsan ilişkiden çok şey öğreniyor, artık sabırlı biri olmam gerektiğini, bi adamın ağzından çıkana asla inanmamam gerektiğini, 10 yıl sonrasında birlikte yaşama planları yapıp evdeki playstation ve lig tv'yi seçen adamın aslında sadece hayal kurduğunu bilmem gerekir. "bizbize yeteriz" derken o adamın "biz"den kastının "ben" olduğunu anlamam gerekir. Her şeyin sonunda plan yapmakla suçlanma ihtimalimi de göz önünde bulundurmalıyım. İlerde alacağımız golden'a koyacağımız ismi seçmek bile yalanmış.
Relationships are complicated, relationships are games demiştim her şeyin en başında taa arkadaşken biz, inanmamıştı bana, oyunlara gerek kalmadan, kendin olarak sevilmenin mümkün olduğuna inandırmıştı beni, oyuna düşenin ben olduğunu görmek ağrıma gidiyor en çok.
Artık ona karşı kırılacak bi'şeyim kalmadı, sonun da sonundayım. Artık nedenlerini de sonrasını da merak etmiyorum.
Dodocum her şeyin ama her şeyin geçeceğini söyledi, ona inanmak istiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder