19 Mayıs 2010 Çarşamba

#21

Yol yorgunluğu hiç benim tarzım değilmiş onu anladım, ya da artık trenle gidip gelebilecek konumda değillm bilmiyorum. geçen haftanın tamamını istanbulda geçirdikten sonra, salı gününe bir görüşme daha çıktı. İstanbulda kalmak varken babam cumartesi sabahı emrine amade dikti beni ank.ıroya, hafta sonu evde kimse yoktu, tek başıma kaldım, evde kendimi eyledim, film izledim. pazartesi 6 saatlik kurs üstüne eve gelip pilates yaptım, valizi topladığım gibi ver elini istanbul. Sabahın köründe haydarpaşadayım, istanbulla ilgili çok sevdiğim şeylerden biri tren garı, ankara bozkırlarından o deniz kenarı memleketin tam göbeğine gitmek okşuyor gururumu. Tamamen uyku odaklı bir yolculuk, mülakata kadar yine uyuyorum, sersemlik hali çoktan sarmış bünyemi. Görüşme sonrası...o sonra bana kalsın, akşam da yine trenle ankıroya dönüş. Tek geldiğim şehirden iki kişi ayrılıyoruz, askerliğini istanbulda yapmış ve yeni terhis olmuş arkadaşımla dönüyoruz. Tren restoranında 50likleri tokuşturuyoruz, patatesleri yerken o asker anılarını anlatıyor, işten, istanbuldan, ilişkilerden, dostluklardan bahsediyoruz, birazcık da bi.lkent dedikodusu yapıyoruz.
İnsanın yaşı ilerledikçe, yanına kalan insan sayısı azalıyor.
Yorgun bünyemi an itibariyle kursa taşıyorum, mutsuzum sanki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder