21 Haziran 2010 Pazartesi

bilsem ki öleceğim yine seni seveceğim

iş hayatında ikinci hafta başlayıverdi, haftasonunun nasıl geçtiğini anlamadım bile. istanbulda plan yapılmadığını hep söylüyorum, işte tam bu yüzden tam benim kafama göre bu şehir, plan yapsan dahi genelde tutmuyor, içim rahat o yüzden.

bu aralar hep çok ilerisini, pek sonrasını düşünüyorum. sevgiliyle mutlu olma isteğim yüzünden yaşlılığımızı, kendi evimizin olduğunu filan ediyorum ki şu andaki huzursuzluklarla başa çıkabileyim. fakat bu kadar ilerisini düşünmenin kocaman bir zararı var, insan kendini nerde görmek istediğini bilmeyince gelecek korkusu sarıyor. kendini sevgilinle, kedin kucağında oturup film izlerken hayal etmek güzel de, acaba hala aynı işi mi yapıyoruz, yurt dışında yaşayabilmiş miyiz, pişman mıyım yoksa bütün bu hayalleri boşuna mı kuruyorum diye düşünüyorum.

düşünmek pek fena aslında, sonu yok çünkü. kurmakla aynı şey, kurdukça kuruyorsun, insan zihni oyunları pek seviyor o yüzden düşünmenin de fazlası zarar. bugün gelecek kurma ihtimali gaza getirdi beni, ev baktım durdum. nerde yaşamak istediğimi bile bilmediğimi fark ettim, işiyle evi yakın olan insanlardan biri mi olsam, yoksa üşenmeyip hergün kıta mı değiştirsem dedim. saçma sapan bi sürü şey daha düşündüm, iyimser olmaya çalışıyorum inatla. bir şey yok-muş gibi davranmakla, gerçekten olmaması arasında büyük fark varmış, bugün öğrendim.

o değil de, sevgiliyle sinemaya gitmek isterim ben, başımı omzuna koyup uykuya dalmak isterim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder