biçok ülke, şehir gördüğüm halde bi barselonadan bi de istanbuldan besleniyorum, enerji beslenmesi. Bu şehirler öyle güzel ki nezdimde, iş güç koşturmaca olsa bile bir anını ziyan etmek ayıp gibime geliyor. Ne kadar yorgun olursam olayım, sanki son günümmüş gibi yaşıyorum istanbulu. Görgüsüzlük gibi biraz bu halim. Sürekli bişiler yapma isteği var içimde. Eğitimdekiler enerjime şaşıyor, bi hafta bitmeden diğerine plan yapıyorum. Haftasonları silivriye yazlığa kaçma planları yapıyorum arkadaş ortamında, adalar gitmeyi, etilerde yeni tanıdığım birinin evindeki partiye gitmeyi düşünüyorum. Yeni yeni insanlar getiriyor istanbul bana, bense kendimi artık başkalarında bulmuyorum.
Dün dodonun cem'e süprizi için asmalı hardaldaydık, gece 12 seansına da s. ile sinemaya gittik. Bi şehirde arabalı arkadaşın varsa, kendini şehre hiç yabancı hissetmiyorsun. İstinye park'ın imaxinde shrek izledik 3D, devasa bir salonun en arka sevgili koltuklarında yayılırken, uyumamak için zor tuttum kendimi. Sonra çıkıp gülerek, trafikte çılgınca araba kullanarak döndük otele, arabadan inmek üzereyken lafladık biraz, tam vedalaşmak üzereyken kapım açıldı dışardan, hoşgeldiniz efendim dedi bir ses, şaşırdım. Alışık değilim ben böylesi vip işlere, ne diyeceğimi bile bilmiyorum, insan böyle böyle giriyor hayatın içinde.
Ups, time's up cities'e koşup sex and the city izlemece!
Bu mail Nokia E71 ile gönderilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder