18 Haziran 2010 Cuma

dünya ahmak dolmuş, taşınsak ya

çok güzel hikayelerim var, çok güzel cümlelerden oluşuyor hepsi. cümlelerim küçük anların birleşimi. onlar da küçük mutluluklardan peydahlanıyorlar. havanın karanlığı, sıcaklığı, nemi trafiği filan hiç umrumda değil, öylesi bir iç huzur ki, onu tahtından ne kaldırır bilmiyorum.


hala kendimle ilgili çözemediğim şeyler var, ilişkilere bakış açımı konumlandıramıyorum bir türlü. çoğu şeyi oturttum sanırken, sürekli aynı çizginin etrafında dört dönüyormuşum gibi hissediyorum. birini sevdiğimi nasıl anlarım bilmiyorum, tutkuyla aşkı birbirine karıştırdığım gibi, birini sevgili olarak sevmekle, normal sevmek arasındaki farkı da ayırt edemiyorum. erkek kafası geri döndü. 


stajda ilk hafta bitiverdi bile, hayatımda en çok sevdiğim işi yapmıyor olabilirim ama her şeyin iyiye gideceğine inandığım bir noktada duruyorum.


bi de bugün duydum pek sinirlendim, "birisi" karşı cinsim olmasına rağmen ve beni mezuniyetten beri görmüyor olmasına rağmen arkamdan atıp tutuyormuş. erkek olsam, ağzını burnunu dağıtmakta bir an bile tereddüt etmezdim. 


kendisini hiç olduğu halde "bişi" sanan insanlardan, başkalarını aşağılayarak kendini yüceltenlerden hiç hoşlanmıyorum.


hala cuando cuando söylüyorum..


o değil de, ben bu otel hayatına çok alıştım. napsak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder